Sosyal Bilgiler
  Yunus Nadi'nin Hayatı
 
Yunus Nadi’nin Hayatı
      
 
 Yunus Nadi, 1879’da Fethiye’de Seydiler Köyü.’nde doğdu. Abalıoğlu Hacı HalilEfendi’nin oğlu.İlköğretimi Fethiye’de tamamladı. Daha sonra Ahmet Mithat ve Ebüzziya’nın sürgün edildikleri Rodos’a gitti ve orada sürgün sırasında kurulan Süleymaniye Medresesi’ne gitti. Öğrenimini İstanbul Galatasaray Sultanisi ve Hukuk Mektebi’ne gitti. 1
 
 Eğitimi sırasında Abidin Dino Paşa’nın çiftliklerinin başına geçtiği ve himayesine girdiği ve fakat iyiniyeti suistimal ettiğ gerekçesi ile Abidin Paşa tarafından uzaklaştırıldığı söylenir.2     
 
             Bu dönemde Osmanlı’da toprak parçalanmaları yaşanmaktadır. Bu durumun iktidarda yarattığı otomatik olarak sansür uygulama dürtüsü nedeniyle yazı ve haberle uğraşan aydın kesim, yoğun bir şekilde baskı görmektedirler. Dönemin padişahı Abdülhamid hergün baskı ve kısıtlamaları arttırmaktadır. Bunun en önemli göstergeside jurnalcilerin artmasıdır. Abdülhamid tahtta 33 yıl kalmıştır ve sansüründen etkilenenler arasında Namık Kemal, Ahmet Mithat ve Ziya Paşa’da vardır. Bu dönemde basın yoktur demek yanlış olmaz çünkü bu ağır şartların olduğu yıllarda yazım dünyası ya kendiler,ini geri çekip payitahtın lehinde yazılar yazmış ya da sürgünü göze alıp doğru bildikleri yolda ilerlemişler.
 
 
Siyaset ve Gazetecilik Hayatı
 
            İşte bu dönemde, 1900’de Yunus Nadi gazeteciliğe başlar. Bu başlangıç ile Abdülhamid istibdatı aynı döneme denk düşer. Yunus Nadi istibtad aleyhine kurulmuş bir derneğe üye olup çalışmakla suçlanır. 3 yıl hapis ve sürgün ile cezalandırılır. Cezası için Midilli Kalesine yollanır. Cezasını Fethiye’de çekmek için başvurur ve isteği kabul görür. 1908 Meşrutiyet’in ilanına kadar da orada kalır. 3
 
            Meşrutiyet’in ilanından sonra ömrü boyunca sürdüreceği mücdelesinin ilk politik resmi adımını atar. 1908’de İzmir’de İttihat Ve Terakki Fırkası’na üye olur. Daha sonraları adı sık sık değiştirilecek olan Türkiye Kominist Partisi kurucularından olacaktır. 4
 
            Meşrutiyet’in ilanı ile İstanbul’a döner ve önce Ahmet Cevdet’in İkdam ve sonrasında    Tasvir-i Efkar’da yazarlığa başlar. 1909’da Tasvir-i Efkar’ın editörü olur. 2. Meşrutiyet ile Selanik ve Balkanlar’da ki kaynaşma ilgisini çeker ve 1909’da oraya gider. İttihat ve Terakki’nin çıkardığı “Rumeli” gazetesinde başyazar olur. 1912’de Aydın’dan milletvekili seçilir ve Meclis-i Mebusan’a girer. 5
 
 
 
Yenigün  Gazetesi
 
Kimi kaynaklarda 3 kimi kaynaklarda ise 2 Eylül 1918 olarak belirtilen bir tarihte Yenigün gazetesi Yunus Nadi tarafından yayın hayatına başlatılır. Abdülhamid ve İngiliz müdehaleleri ile sık sık kapatılır. Damat Ferit hükümeti’nin aman vermeyen aramaları karşısında çoğunlukla saklanarak yaşamıştır. 6
 Milli mücadele hareketini açıkça desteklediğini Yenigün’de yazmıştır. 16 Mart işgali sırasında Osmanlı askerlerinin Şehzadebaşında öldürülüşlerini yazdığı için 17 Mart’ta ingilizler tarafından basılır ve İngilizle tarafından kapatılır.7 Ama Yunus Nadi, gazetenin devamı için önce gazetenin adının “Eski gazete” olarak değiştirir. 16 Mart 1920’den sonra İngilizler’in İstanbul’u işgali ile Anadolu’ya kaçmak zorunda kalır8. Makinelerini gizlice katır sırtında Anadolu yakasına geçirtir. 10 Ağustos 1920’den itibaren   “Anadolu’da Yenigün” adı ile Anadolu’da ki mücadeleye destek amacıyla gazetesini çıkarmaya devam eder.   9
 
Mustafa Kemal’in Samsun’a geçişi ile olan bu taşınma sırasında Halide Eedip Adıvar ile tanışır. Bu tanışma sonrasında Milli Mücadeleye destek amaçlı ve savaş hakkındaki bilgi akışını rahat sağlamak için Anadolu Ajansı” nın temelleri atılır.10
 
            Yenigün gazetesi 9 Ağustos 1920’den 11 Mayıs 1924’e kadar Ankara’da yayımlanır.1920’de 4. dönem İzmir milletvekili seçilir. Kurtuluş Savaşını desteklemek için Anadolu’ya geçer. 20 Nisan 1920’de İzmir milletvekili olarak meclise girer.
 
Bu dönem ülkenin en belirsi ve zor günleri. Çünkü Lozan Antlaşması (23 Ağustos 1923) meclisçe onaylanır. 2 Ekim 1923’de İstanbul’dan isgal ordyları ayrılır. 4 gün sonra Türk ordusu İstanbul’a girer. 13 Ekim 1923’de ise Ankara başkent edilir.
 
Cumhuriyet Gazetesi
 
            İşte Yunus Nadi ile simgeleşen ve neredeyse tarihi Türkiye Cumhuriyeti ile kadar eski olan Cumhuriyet gazetesi böyle siyasi değişimlerin olduğu bir dönemde yayına başlar.
 
 İlk yayın tarihi 7 Mayıs 1924. ismi Atatürk tarafından konulan Cumhuriyet gazetesinin ilk baskısı 7 bin adettir. Bu tarihe kadar Mustafa Kemal ve Yunus Nadi’nin araları Enver Paşa’ya duyduğu sempati nedeniyle pek iyi değildi. Bilindiği gibi Enver Paşa Almanya’ya duydyğu yakınlık nedeniyle Mustafa Kemal’le bir nokatdan sonra ayrılan fikirlere sahiptir.11
 
            Gazetenin ilk başyazarı Yunus Nadi ve ilk Ankara temsilcisi ise Mekki Said Esen’dir. İlk sayıda Yunus Nadi’nin imzasız yazdığı yazıda belittiği gibi gazete yansız ama cumhuriyeti savunan özgürlük ve demakrasi taraftarı bir çizgiyi takip etmiştir. İlk sayıda ayrıca Mustafa Kemal’le Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı hakkında yapılmış bir ropörtajda vardır. Yazı kadrosunda İlhami Safa, Kemal Salih Sel, Ahmet Rasim, Peyami Safa, Ahmet RefikAltınoy’da vardır.fakat bu isimler zamanla hükümet ve İsmet Paşa ile geçinemeyen Yunus Nadi’nin ve gazeteyi terk edeceklerdir.12
 
            Yunus Nadi, Rusya ve İngiltere aleyhinde yazdığı yazılarla Cumhuriyet gazetesinde bu konularla ilgili ilginç tartuşmalar başlatmıştır.                   
 
Hakkında Yazılanlar
 
Yunus Nadi birçok konuyla ilgili ve farklı taraflardan eleştiriler alan bir yazar. Gerek değiştiği söylenen siyasi görüşleri gerek sürekli sözünü ettiği gazetecilik ahlakına uymayan davranışları ,ki bu noktadaki en büyük eleştiri Cumhuriyet gazetesini kullanması gösterilerek yapılır, nedeniyle mütemadiyen tenkit edilmiştir. Özellikle dinci basın tarafından getirilen bu eleştiriler, kişiliği ve yazarlık kariyeri oldukça sert üslupla kritik edilmiştir.
 
Özellikle siyasi çizgisinde ki baştan beri var olan değişimler, onu kimilerinin kafasında belli bir şablona oturtamamış görünüyor. Fakat, bu değişimler sırasında hiç uğramadığı kesim var ki hala bu çevreler tarafından eleştirilmektedir. Hiçbir zaman dini rejim ya da yandaşlarını savunmamış ya da korumamıştır.
 
Monarşiye karşı oluşu nedeniyle Rusya aleyhindeki yazıları daha sonra İngilizlere olan muhalefeti ve en sonunda Mustafa Kemal’i desteklemesi kimi yazarlara göre onun tutarlı demokrasi savunucusu olduğunu gösteren kanıtlardan.
 
            Türkçe ibadetle ilgili olarak ise bunu savunan ve gündemde tutan basın mensuplarından biriydi diyebiliriz. Çünkü bu konu ile ilgili olarak sürekli yazmıştır. Yunus Nadi bu konu ile ilgi olarak şöyle yazar: “…….. Her ne olursa olsun ve her kim olursa olsun ancak manasını anlayacağı şey teklif olunabilir. Manası anlaşılmayan her hangi bir akdin hiçbir kıymet ve ehemmiyeti yoktur. …….Türkler hakiki islam dinini, bu dinin kendi öz dilimizle tatbik edilmeye başlandığı günden sonradır ki en makul ve doğru şeklini almış bulunuyor……..”13
 
            “vahdaniyetin Arapça ifadesi olan ‘la lahe illallah’ın Türkçe’si nedir? Buunu Süleyman Çelebi’nin mevlidinde söylediği bir mısra ile adeta işlenmiş bir pırlanta halinde görüyoruz: “birdir ol O’ndan artık tanrı yok. Bu memleket Arapça memleketi ve bu miller arapça milleti olmadığına göre bu manasız bid’at ilanihaneye böyle devam edip gidemez. Milli harsta elbette içtimai tesiri olandinin er-geç öz dilimizde terennüm etmesi lazımdır.”
 
Yukarıda ki bu satırlar Akit gazetesi’nin 3 yıl önce Yunus Nadi’nin “dinsizliği” ile ilgili yazdığı bir yazı dizisinde, onu eleştirmek amaçlı kullanılmıştır. Yazı dizisinin başlığıda zaten. “Yunus Nadi Her Taşın Altında”’dır.
 
 
Nadir Nadi’ye GöreYunus Nadi
 
Yunus Nadi’nin iki oğlunda biri olan ve yine kendiside gazeteci olan Nadir Nadi babası hakkındaki suçlamalara ve eleştirilere yazmış olduğu kitapta cevap vermiştir. Perde Aralığı isimli kitaptaki bazı bölümler özellikle dinci basının suçlamaları ile karşılaştırıldığında ilginç tezatlar oluşturmaktadır. 
 
“….Babam dinamik, iyiliksever yaradılışlı ve hayat dolu bir insandı fikir savaşlarını yadırgamaz, inandığı davalar uğruna kıyasıya savaşmaktan zevk alırdı. Ailesine, yurduna, arkadaşlarına ve mesleğine derin bir sevgi ile bağlıydı. Gazeteciliğe erken başlamış ve istibdat yönetimini devirmeye çalışanlara tereddütsüz katılmıştı. Çalıştığı gazetelerde çeşitli mevkilerde çalışmış fakat başyazar olarak çalıştığı dönemlerde dahi, yaptıkları iş ne olursa olsun meslektaşlarına karşı yakın bir ilgi ve saygı duymuştur……” 14
 
 
“…Gericilere, sahte milliyetçilere bir de fikir döneklerine tahammül edemezdi. İleri hamleleri desteklemekten korkanlar hakkında “ bunlar adam değil cüdam “ derdi….. Ateşli bir milliyetçi olmakla beraber şoven değildi… ” 15
 
Bu söylem özellikle Yunus Nadi!nin Alman Ajanı olması suçlaması düşüşnülünce oldukça kafa karıştırıcıdır. Çünkü Yunus Nadi Enver Paşa’ya olan sempatisi ve bir dönem Cumhuriyet’te yazdığı Almanya taraftarı yazılar nedeniyle ajanlıkla suçlanmıştır.
 
Akit Gazetesi’nin 14 Ekim 1999’da “YUNUS NADİ ALMAN AJANI” manşeti ile duyurduğu haberde, 18 Haziran 1933 tarihli bir belgeye göre 24 Ekim 1924’de Fransa’da Alman Hükümeti’nden 1000 T.L. aylık aldığı yazar. Sonraları daha çok yankı uyandıran bu haberin Alman Konsolosluğu tarafındanda doğrulandığı yazar. 16
 
Yunus Nadi’ye yöneltilen suçlamalar yanızca ajanlık ya da fikir dönekliği değildir. Birtakım özel çıkarları için politika yapmak, karışık bazı ticari işlere giriştiği, meşru olmaya yollardan zengin olmaya çalıştığı yazılmıştır.
 
Nadir Nadi bunları kitabında şöyle yanıtlar: “ Oysa babam, kumar oynamaz, metresi yoktu. Şatafatlı ve masraflı bir hayat sürmezdi. Yegane eğlencesi işinden sonra akşamları Cercle d’Orient’te ( Büyük Kulüp) arkadaşlarıyla bezik oynamak bazan kaçırsada birkaç kadeh içmektir. Ailesinden kalan mirası kabul etmemiş ve kardeşlerine bağışlamıştır. Kazandığının çoğunu gazeteye yatıran ve yeni makineler alan iyi bir gazeteciydi…”17
 
Oysa Yunus Nadi, Yard. Doç. Dr. M. Metin HÜLAGÜ’nün Mustafa Kemal’e Katılanlar isimli yazısında şöyle tarif edilir: “ Yunus Nadi kısa, şişman biriydi. Zeki ve Türkiye’nin en iyi yazarlarındandı. Fakat herhangi bir kanada kaymaya hazır, aşırı alkol alan ve genel davranışlarında Türkler’den bile nefret ettiğini belli eden ahlaki değerleri olmayan biriydi”18
 
 
İsmet İnönü Ve Yunus Nadi
 
 
Yunus Nadi ile İsmet İnönü, Yunus Nadi’nin Cumhuriyet gazetesinde yazdığı İnönü’nün 2. Dünya Savaşı’nda izlediği pasif politikasını eleştirdiği yazıları nedeniyle sık sık tartışırlar. İnönü, Nadi’nin hayatını zorlaştırmak ve her onu eleştirmek için her fırsatı kullanıyordu. Buna bir nevi soğuk savaş dönemi de denebilir. Ama bu dönem kolay kolay kapatılacağa benzemiyor. Çünkü Nadi ve İnönü arasında gelişen 3 olay bu kavganın ciddiyetinin tahminlerin ötesinde olduğunu gösteriyor.
 
İlki 1942 lının kış aylarından birinde Ankara tren garında yaşanıyor. O günlerde Almanya’ya neredeyse 2. Dünya Savaşı’nın galibi gözüyle bakılıyor. Türkiye’de Hitler korkusu ilerlemiş çünkü Alman Ordusu neredeyse Kapıkule’ye dayanmıştır. İsmet İnönü’nün o dönemdeki politikası ‘Almanlar’la iyi geçinmek’tir. İnönü, böyle gerilimli birgün İstanbul’dan Ankara’ya hareket eder. Garda Başbakan ve tüm Bakanlar karşılama için hazırdırlar. Karşılama komitesine Yunus Nadi’de katılmıştır. Tren gelir, İnönü iner ve sırayla elleri sıkmaya başlar. Sıra Yunus Nadi’ye gelince, İnönü elini uzatan Nadi’nin yüzüne “Tuu…! Neydi o yazı öyle?” diyerek tükürür. İnönü’ye göre bu hassas dönemdeki Türkiye’nin savaşa girmesine neden olacak nitelikte olan ve Almanlarla iyi ilişkiyi bozacak kadar eleştirel bir yazı idi.19   
 
Diğer olay ise Yunus Nadi’nin 1934’de Soyadı Kanunu çıktıktan sonra gelişen bir olay. Yunus Nadi gazeteciliğe NADİ adını kullanarak başlamıştır. Kanundan sonra adını değiştirmeye gerek görmemiş, yazılarını Nadi adıyla imzalamaya devam etmiştir. Birgün Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) Yunus Nadi’ye bir haber gelir. Milli Şef İnönü, soyadı alıp kullanmayan yazarlara sinirlenmiştir. Eğer CHP’li yazarlar en kısa zamanda birer soyisim almazlarsa, ilk seçimlerde aday lstelerine alınmayacaklardır. 20
 
Yunus Nadi Fethiye’de Abalıoğlu diye tanınan bir aileye mensuptur ve mecburen o isimi alır. Milli Şef’in isteği üzerine Yunus Nadi,14 Şubat’ta Yunus Nadi Abalıoğlu imzalı ilk yazısını yayımlar. Yunus Nadi’nin İnönü’nün isteğine karşı gelmeden isteğini yerine getirmesinin nedeni, 1943 kışında yorgun ve hasta olamsıdır.21
 
Son ve ipleri koparan son olay ise, Yunus Nadi’nin 1943 seçimlrinde İnönü taraftarı ikinci seçmen tarafından hem de memleketi Muğla’dan vekil çıkarılamayaşı ile patlak verir.
 
Daha sonra, Nadi politikayı aktif olarak bırakır ve hakkında açılan davalarla ilgilenir.bu davaların hepsinde Yunus Nadi, o zamanki basın kanununa göre sadece gazete sahibi sıfatıyla sorumlu tutuluyordu. Davacılarda gazeteciydiler. Rica ile davadan vazgeçmeyen yalnızca Sabiha Sertel vardı. Sertel Tan Gazetesi sahiplarindendi ve Cumhuriyette Peyami Safa’nın yazdığı bir yazıda geçen ‘bolşevik dudu’ lafını beğenmemiş ve Safa ile Nadi 6 aya mahkum olmuşlardı.
 
Yunus Nadi 28 Haziran 1945’de Cenevre’de tedavi görürken ölür.
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol